Kahveye adanmış çok sayıda film ve dizi var. Quentin Tarantino, Jim Jarmusch, Blake Edwards, kahveyi eserlerinde en geniş amaçlarla kullanan yönetmenlerden sadece birkaçı. Kimileri için günlük hayatın simgesi, kimileri için keskin diyalogların yıldızı olan kahve, filmlerde uzun ve parlak bir kariyere sahip ve bugüne kadar da bu serüven devam ediyor.
İçindekiler
Sinemada Kahve Detayı
Yönetmenliğini Blake Edwards’ın yaptığı, 1961’de yayına giren Blake Edwards’ta Kahvaltı filminin açılış sahnesinde, ünlü New York kuyumcu mağazasının vitrinlerine bakan Audrey Hepburn’ün elinde kahve görüyoruz.
George Clooney, 2003’te yönettiği Confessions of a Dangerous Mind”ın en gergin anlarından birinde, kahve fincanları ekranlara yansıyor.
Kahve, ritüel çekiciliği ile birlikte birçok İtalyan film yönetmeninin hayal gücünü harekete geçirdi. Kahvenin sinema tarihinde nasıl kullanıldığını görmek için 1950’lerden başlayalım. Çoğu kişinin bildiği ve hatırlayacağı siyah beyaz bir filmden söz edelim. Camillo Mastrocinque tarafından yönetilen “La banda degli onesti” filminde, barda sipariş edilen ve tüketilen bir kahve detayı öne çıkıyor. Age&Scarpelli’nin senaryosunda kahve fincanları mükemmel bir örnek oluyor. İlk başta her iki fincan da acı kahve içerir, daha sonra “kapitalist” kahve fincanı, diğer kahveye göre daha proaktif bir detaya sahiptir. Totò kahveye daha fazla şeker eklemeye devam eder ve ancak barmen, devam ederse fazladan para ödemek zorunda kalacağı konusunda onu uyarır.
1960’ların başında, yönetmen Pietro Germi, Baron Fefè Cefalù’nun mutsuz evliliğinin hikayesini anlattığı “Divorzio all’italiana”nın sahnelerinde de kahve kullanılıyor. Genç kuzenine âşık olan Sicilyalı asilzade, onu gerçekten seven ve onun için sabahları kahve getirmek gibi pek çok şey yapan karısından kurtulmanın en iyi yolunu bulmaya çalışır.
1980’de film yönetmeni Nanni Loy, “Caf é Express”i yönetti. Nino Manfredi’nin şehirlerarası trenlerde dolaşan, vagondan vagona hareket eden, yanında bir termos kahve taşıyan bir adam rolünde oynadığı filmde bu içeceğin varlığını zaten başlıktan tahmin etmek kolay. Filmde gayri resmi olarak yolculara kahve satılıyor. Manfredi kahve sayesinde temas ettiği trende iç içe geçen çeşitli olayların şahidi olur.
1991’de kahvenin “karanlık yüzü”, “Pensavo fosse amore … invece era un calesse” filminde ortaya çıktı: Karşılıksız aşkın klasik hikayesi bu ünlü içecekte ölümcül olduğu kadar geçerli bir müttefik bulur. Böylece filmin kahramanı Troisi, en yakın arkadaşının kendisine aşık olan küçük kız kardeşi tarafından kendisine sunulan fare zehriyle işlenmiş bir kahve ile zehirlenme riskiyle karşı karşıya kalır.
En İyi Yabancı Film dalında Oscar alan İtalyan filminden “Mediterraneo”de bir sahnede kahvenin anlatı bahanesini kullanıyor. Diego Abatantuono, çavuş Lorusso rolünde, bir başka askerin İtalyan kahvesinden ne kadar farklı olduğundan şikayet etmesi üzerine, arkadaşlarına geleneklerine ve sakinlerine ne kadar güçlü bir bağı olduğunu gösteren basit ama anlam yüklü bir sahne.
Uluslararası Sinemada Kahve
Uluslararası sinema da kahveyi kamera önüne yerleştirmiş, kafelerde de çok önemli sahneler kurmuştur. Alfred Hitchcock’un 1946’dan mutlak bir başyapıtı olan “Notorious” ile başlayalım: kahramanlar Ingrid Bergman ve Cary Grant ile bir casusluk hikayesinde kahve, ikiyüzlülük uzmanları için bedavaya ulaşmanın bir yolu haline geliyor.
1960’lı yıllarda Fransız yönetmen Louis Malle, “Fuoco fatuo” (1963) adlı filminde, Alain’in alkol ve yalnızlık tarafından tüketilen boşa giden hayatını anlatır. Filmin en dramatik sahnelerinden birinde, kahraman kendini Café Odéon’da bulur ve kahvesini sipariş etmeye hazırlanır, kalabalıkla çevrili ama gerçekte tek başına, düşüncelerinde kaybolmuş ve kendi varlığından bunalmıştır.
Jean-Luc Godard, “2 ou 3 que je sais d’elle” (1967) filminde, günlük hayatın özetinin bir sembolü olarak bir kahve fincanı karelerini kullanır, sahnede fısıldayan bir ses varoluşsal yansımalarda kaybolur.
Quentin Tarantino bile kahveye büyük bir sevgi besliyor ve en ünlü ve sevilen filmlerinden biri olan Pulp Fiction’ı (1994) klasik bir Amerikan lokantası olan Hawthorne Grill’de açmayı seçiyor. Filmdeki çiftin, garson onlara kahve servisi yaparken, on beşinci silahlı soygununu planladıkları yer burasıdır. Kahve, yönetmenin diğer sahnelerinde de ortaya çıkıyor.
Bununla birlikte, kahve ile ilgili en iyi bilinen filmlerden biri, adından da anlaşılacağı gibi, neredeyse yalnızca içeceğe adanmayı vaat eden “Coffee & Cigarettes” (yönetmen Jim Jarmusch, 2003). Bu film aslında kameranın Roberto Benigni, Iggy Pop, Tom Waits gibi ünlüleri başka söze gerek kalmayacak kadar sembolik bir anda çektiği 11 kısa filmden oluşan bir koleksiyon: “Kahve ve sigara” molası, küçük bir mola. Hayattaki zevk, bütün bir filmin ona adanmış olması kadar önemli.